Artık anne baba olmak istiyorduk. Dolayısıyla planlı bir hamilelik oldu. Yine de eşimin hamile olduğunun kesinleşmesi garip duygularla sarmıştı beni. Bir şaşkınlık, bir sevinç, gerçek mi sorularıyla doktora gittik. Eşim 6 haftalık hamileydi. Doktorun bana “babacık” demesi ise hala kulaklarımda çınlanır:)
Gebelik kursları benim için çocukluk yıllarımda filmlerden hatırladığım bir sahneydi. Günün birinde mutlaka gidecektim. O gün gelmiş ve artık İstanbul Doğum Akademisi’ndeydik. Güzel bir hafta sonu geçirdik. Çok şey öğrendim, daha bir bilgili ve dolu dolu ayrılmıştım. Biz kursa gebeliğin 28. Haftasında gitmiştik. Ben en başından beri doğuma girmek istiyordum. Eşim ise girmemi istemiyordu. Ancak kurs sonrası eşim de doğum anında yanında olmamı istedi:)
Kurs sonrası, doğum yöntemi ve şekli konusunda biraz tedirgin olsak da başımıza ne gelirse gelsin bilinçli ve doğum “tercihimiz”e saygılı olacaktı.
Gebelik süresince gittiğimiz kontrollerde doktorun bize doğum şekli ve tercihler hakkında pek bir şey söylemediğini fark ettik. Belki de erken olduğunu düşünüyor ve bir şey söylemiyordu. Doğuma çok kritik bir işi olmadıkça kendisi girecekti. Tatil, gece ya da gündüz fark etmiyordu.
Kurstan sonraki muayenemizde hem kursun mektubunu verdik hem de biraz hastane ve doktorun doğum yöntemi hakkında bilgi edindik. Çok pozitif bir görüşmeydi. Ben mutlu olmuş ve doğum tercihlerimizi tamamen ve açık açık konuşabileceğimizi düşünmüştüm. Eşimle evde listemizi yaptık. Kursta öğrendiğimiz her maddeyi koymadık ama. Eşim için önemli olanları yazdık.
Gebeliğin 32. haftasında gittiğimiz muayenemizde tercihlerimizi konuştuk. Doktordan hiç beklemediğimiz tepkilerle karşılaştık. Kendisi “işine karıştığımızı” söyledi. Tercihlerimizi anlaşma metni maddeleri saydı. Yapacaklarını ve yapmayacaklarını işaretledi. Kaşe ve imzasını attı. Eşim de ben de donmuştuk. Şok etkisi desem yeridir. Biraz alttan almak, biraz daha yumuşak cümlelerle devam edince, kendisinde de bir geri adım atma oldu. O sert çıkış yerine daha yumuşak bir hal vardı. Ancak olan olmuş, kırılan kırılmıştı…
Hastane sonrası eşim de ben de oldukça üzgündük. Böyle bir tavrı hak etmediğimizi düşünüyorduk. Ben kararı eşime bıraktım. Doktorun vazgeçilmez olmadığını ve isterse doktor ve hastane değiştirebileceğimizi söyledim. Eşim doktoru hastane yönetimine şikayet etmeyi dahi düşünmüştü. Eşimin son kararı ise aynı doktorla devam oldu.
Sonraki muayenelerde doktorla bu konuya hiç girmedik, bizi gayet sıcak ve samimi karşıladı ve her zamanki ilgisini göstermeye devam etti. Profesyonel bir yaklaşım sergiliyordu.
Şunu fark ettim. Biz hastanenin değil, onun gebesi olduğumuzu düşünüyorduk. O ise hastanenin gebesi olduğumuzu düşünüyordu.
Hastanede ve doktorda devam kararı alınca; odaları ve doğumhaneyi görmek, ebe ve hemşireleri tanıma zamanı gelmişti. Oda görmenin dışındaki, ebeleri tanımaya çalışmak ve doğumhaneyi görme talebimiz onları biraz şaşırtmıştı. Ebe, “bildiğiniz doğumhane işte” demişti. Acaba bizi de kendisi gibi mi zannetmişti:) Neyse doğumhaneyi gördük. Peki ne oldu? Başımız tabi ki göğe ermedi. Ancak ben görmenin önemli olduğuna bir kez daha karar verdim. Çünkü doğumhaneler de aslında sevimsiz yerlermiş. Doğum için sancılarla hastaneye gittiğinde, doğumhaneye girip şok olmaktan çok çok iyidir:)
Kurs sonrası aldığımız kararlardan biri ebe ile çalışma. Samimi, sıcak, bilgili ve ilgili ebemiz Serpil’i de tanıyınca, kararımız onanmış oldu.
39 + 4 ‘te olduğumuz gece eşimin kasılmaları başlamıştı. Eşim bu dalgaların çoğunu gece çekmiş ve bana haber de vermemişti. Sabaha karşı kanaması gelince beni de uyandırmıştı. Benim acele etmeye hiç niyetim yoktu. Dalgalar daha sık gelmeye başladığını düşündüğümüzde süre tutmaya başladık. Yaklaşık 4 dakikada bir geliyordu ve hemen hemen 1 dk. civarı sürüyordu. Sabahın köründe Serpil Ebe de ilk mesajımızla gelmişti.
Serpil Ebe gelince açıkçası ben daha da rahatlamıştım, eşimi ise istem dışı bir titreme almıştı. Biraz korku, biraz tedirginlik de vardı. Sonra o da sakinleşti. Evde zaman geçirmek gerçekten önemliymiş. Serpil “artık hastaneye gidebiliriz” dediğinde inanmak istememiştim. Daha yapacak çok işimiz vardı. Kurabiye ve limonata henüz hazır değildi. Şirkette ise benim de sunum yapacağım toplantım vardı.
Artık hastanedeyiz.
Önce muayene amaçlı doğumhaneye aldılar ama sonra çıkarmadılar:) Tam açılma gerçekleşmişti ve hemen doktora haber verdiler. Bu duruma ebeler de şaşkındı desek yeridir:) Tabii doğum öyle hemen iki dakikada olmuyormuş. Daha yaşanacaklar varmış.
Doktorumuz eşimi iyi motive etti. Yapacağı her işlemi, her anı anlattı, bilgilendirdi. Serpil Ebe zaten yanımızdaydı. Allaha şükür normal bir doğum ile kızımıza kavuşmuştuk. Beklenen an gerçekleşmişti. Allah’ın mucizesi doğum olayı bitmiş ve minik kızımız annesinin göğsündeydi… Eşim o an ağlamaklı gözlere sahipti. İlk şoku atlatmaya çalışıyordu. Biraz titremesi de vardı. Kızımızı sarmaya, öpmeye hem mecali yoktu hem de endişeliydi. Ben ise öpüp duruyordum:) Eşime göre doğum biraz zor geçmişti. Etraftaki ebe ve hemşirelere göre ise kolay bir doğum olmuştu.
Toplum öyle etkiliyor, öyle yönlendiriyor ki. Zannedersin ki normal doğum çok zor hatta imkansız. Sezaryen ol kurtul, epidural al kurtul. Bazı arkadaşlarımız normal doğumu duyunca şaşırdılar, sanki sezaryen olmamız gerekirmiş gibi. Eşimde de “başardım” duygusu hakimdi. Bu da biraz normal, ne de olsa motivasyon gerekiyor:)
Anne baba adaylarına tavsiyem doğum yöntemlerini iyice öğrensinler ve mümkünse gebelik öncesi ya da gebeliğin başında doktor ve hastaneyi bilerek, konuşarak, kabul ederek seçsinler. Doktorlarıyla doğum tercihlerini mutlaka konuşsunlar. Doğumhaneyi ve odalarını mutlaka görsünler.
Saygılarımla
0531 258 5198 (hafta içi 09:00-18:00)
Beldibi Mah. Gökbel Cad. 106. sok. Zambak Küme Evleri No:17 Marmaris / Muğla