2006 yılından beri doğuma hazırlık kursları düzenliyorum. Bir çok uluslararası geçerliği olan eğitimlere katıldım ve bu kurumlarla ilişkilerimiz devam ediyor. 2010 yılında da Uzm. Psk. Neşe Karabekir ile çalışmaya başladık. Bu çalışmanın sonunda bir yandan Keşkesiz Doğum Felsefesi yaratıldı, diğer yandan da Keşkesiz Doğum Ekibi isminde ekip çalışması oluştu. Bunları paylaşmaya başladığımızda eğitici eğitimlerimize talep oldu. Yeterince donanımlı hissettiğimiz zaman da 2012 yılında bu eğitimleri programladık. 85 doktor, ebe, hemşire, öğretim üyesi, doğum uzmanı, yoga eğitmeni, doula bu kursları bitirdi. 65 yeni öğrencimiz var. Her sene iki grup halinde bu kurslar açılıyor.
2006 yılında kurslara başladığımda da tepkiler alıyordum. Hala alıyorum. Tahmin edersiniz ki en büyük tepkiler doğum uzmanları ve ebelerden geliyor. Çünkü eğitimi uluslararası geçerliliği olan anne ve bebek hakları merkezinde veriyoruz ve kanıta dayalı tıp uygulamalarını kullanıyoruz. Durum böyle olunca annelerin doktor ve ebelerden talepleri oluyor ve bu durum alışılagelmiş düzeni bozuyor.
Bu tepkiler elbette azalmaya başladı. Daha önce yaptıklarımızı şüphe ile yaklaşan birçok tanınmış doktor şimdi aynı söylemleri kullanarak, doğal doğumu savunduklarını her fırsatta dile getirme gereği hissetmeye başladılar. Bu olumlu gelişmeler aillerin yararına olacaktır. Çünkü artık kadınlar tercihlerini söylüyorlar ve doğumda kararlara aktif katılmak istiyorlar. Ama ne yazık ki kelimelerle ifade edilse bile birçok uygulamanın altının dolu olmadığını görerek üzülüyoruz. Ama bu bir başlangıçtır ve tüm Türkiye’de Anne ve Bebek Dostu uygulamalar hızla rutin olacaktır.
Birçok tartışma platformunda özellikle doktorların doğuma hazırlık eğitimlerini acımasızca eleştirdiklerini, doğal doğumu maalesef alaya varan cümlelerle anlatmalarnı görmek ben dahil tüm bu işe gönül verenleri üzüyor. Ama bunu eleştirsem de bir yandan da kendi eksiğimiz olarak algılıyorum. Çünkü doktorlar gerçekten de ne anlattığımızı bilmiyorlar. Bu konuda bilimsel toplantılarda yer alarak kurs içeriklerini anlatma ve felsefeleri paylaşarak tartışmak doğuma hazırlık kurslarının daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.
Doğuma Hazırlık Kursları ne anlatıyor?
Öncelikle ülkemizde doğuma hazırlık adına düzenlenen 3 tip kurs olduğunu vurgulamalıyım;
1. Doğumdan daha fazla hamileliği ve bebek bakımını anlatan gebe bilgilendirme sınıfları (devlet ve özel hastanelerde)
2. Doğuma hazırlık adı altında sistemin onlara sunduklarını anlatan kurslar (özel hastanelerde)
3. Uluslar arası standartta anne ve bebek merkezli doğuma hazırlık odaklı kurslar (özel kurumlarda)
Burada tahmin ettiğiniz gibi daha çok sorun olan anne ve bebek merkezli kurslardır. Keşkesiz Doğum Programı da bunlardan biridir. Lamaze, HypnoBirthing, Aktif Doğum, Anne ve Bebek Dostu Uygulamalar temelinde İstanbul Doğum Akademisi tarafından geliştirilen yaşantısal teknikler eklenmiş, doğumda ekip çalışması ön planda tutulmuş ve ailenin doğum kararlarına aktif katılımı özellikle vurgulanmıştır.
Temelde kurs içinde öğretilenler:
• Doğru ve yeterli bilgi
• Doğumun hormonları
• Optimum doğum ortamı
• Doğumda anne ve bebek ihtiyaçları
• Bir birey olarak bebek
• Anne ve bebek dostu sezaryen
• Aktif doğum pozisyonları
• Müdahalelerin artı ve eksileri
• Sağlık personeli ile doğru ve yeterli iletişim
• Eşlerin destekçi rolüne alışmaları
• Nefes çalışmaları
• Gevşeme
• Odaklanma, görselleştirme
• Yaşantısal ve dışavurumcu teknikler
Doğuma hazırlık kursları hakkında söylentiler-mitler-doğru sanılan yanlışlar?
1. Doğal doğum abartılmakta ve sadece doğal doğum övülmektedir?
Tüm dünya ve ülkemiz doktorları sorunsuz doğal bir doğumun anne ve bebek açısından avantajlarını bilir. Kursta bu konu detayı ile anlatılır. Ancak kurs bunun saplantı haline gelmesine karşıdır. Kurstan çıkan bir anne gerektiğinde her türlü tıbbi müdahaleye de sıcak bakar. Bu yüzden” MÜMKÜN OLDUĞUNCA” kelimesi kursun en önemli kelimesidir. Ancak en büyük isteği müdahalelerin gereklilikleri hakkında kendine bilgi verilmesi ve kararlara erişkin bir birey olarak aktif katılımının sağlanmasıdır. Acil durumlarda ise zaten olayın farkındadır ve doktoruna – ebesine güvenerek kararları saygı ile onlara bırakacaktır.
Tüm bunlardan sonra “Doğal doğum isteyen gitsin tarlada tek başına doğursun” diye gebelerle konuşan bir doktoru artık anlamakta güçlük çekiyorum.
2. Yanlarında tanımadığımız kişileri getirirler ve bu kişiler işimize karışırlar?
Bu tanımadığınız kişiler 200 saatlik bir eğitimi tamamlamış doula denilen doğum destekçileridir. Hatta bu kişi bazen bir ebe, bazen bir doğum psikoloğudur. Yani hepsinin profesyonel bir eğitimi vardır. Sizler köstek olmak ve işinizi öğretmek için değil tamamen destek olmak için oradadırlar. Ancak birinci derecede sorumlu oldukları kişi annedir. Yani annenin doğum tercihlerini tıbbi bir engel olmadığı sürece NAZİKÇE VE NEZAKETLE sağlık personeline hatırlatırlar. Anneyi daha rahat ve güvenli bir doğum için sürekli desteklerler. Bunu yaparken ilaçlar yerine, ilaç dışı rahatlatıcı teknikleri kullanırlar. Yapılan tüm kanıta dayalı çalışmalar bu destekçilerin girdiği doğumlarda müdahalelerin ve sezaryen oranlarının %50 azaldığı ve doğumdan tatminin arttığı yönündedir.
Birkaç kez doğru eğitimi almış bu doğum destekçileri ile çalışan doktorlar sonraki tüm doğumlarında bu kişileri talep etmektedir.
Ancak kanıta dayalı tıp tarafından desteklenmeyen rutin uygulamalar ( bebeklerin anneye verilmemesi, annenin aç bırakılması, doğumhaneye alınmamaları) anneler kadar onları da çok üzmektedir.
3. Kursta doğumdaki müdahaleler kötülenmektedir ve kesinlikle müdahalesiz doğum istenir?
Hiçbir kursta bu yapılmaz. Doğumun tüm müdahaleleri anne ve bebek yararına gelişmiş müdahalelerdir. Ancak kabul edilen bir gerçek de vardır ki bu müdahaleler rutine dönmüştür yani neredeyse her anneye uygulanır hale gelmiştir. Bu durum annelere ve bebeklerine zarar verme noktasına gelmiştir. Karşı olunan nokta müdahalelerin rutin uygulanmasıdır. Aileler müdahalelerin artı ve eksileri anlatılır. Rutin uygulamalar konusunda tercihlerini yapmaları ve doktorları paylaşmaları önerilir.
Müdahale gerektiğinde de sağlık çalışanlarına nasıl destek olacaklarının bilgisi verilir. En büyük istekleri müdahaleler konusunda kendilerine bilgi verilmesi ve kararlara aktif katılımdır.
4. Kursta epizyotomi çok kötü uygulama gibi anlatılır ve tamamen reddetmeleri istenir?
Bu mümkün olabilir mi? Ama bir gerçek var ki epizyotomi nerdeyse tüm ilk doğumlarda rutin uygulanıyor ve savunuluyor. Oysa kanıta dayalı tıp çalışmaları sadece gerekince yapın diyor. Zaten kursta da vurgulanan budur. Epizyotomi gerektiğinde yapılmalıdır. Bu bilgi tüm doğum derneklerinin doğum yönetim rehberlerinde de bu şekilde halka anlatılmaktadır.
Ancak bunu talep eden bir anneye doktor “ saçmalama, öyle şey olur mu? Makatına kadar yırtılırsın, kim öğretiyor bunları sana” gibi cümleler söylediğinde aile haklı olarak doktora güvenini kaybetmekte hatta doktor değiştirmektedir. Sevgili doktor ve ebelerden ricam artık azalsa da devam eden bu söylemleri bırakmalarıdır.
Epizyotomi ve vajinal yırtıkları önlemenin en güzel yolu yavaş ve sakin doğumlardır. Kursta ailelere bu konuda da eğitim verilmektedir.
5. Damar yolu açılmasına karşılar. Acil durumda çok tehlikeli olur?
Kurs damar yolu açılmasında değil, gebelerin aç bırakılmasına karşıdır. Zaten aynı uygulama doğum derneklerinin doğum rehberlerinde de savunulmaktadır. Gebeler doğum sırasında sıvı gıdalar alabilirler. Bu durumda serum takılması da gereksiz olmaktadır. Çünkü serum hareket özgürlüğünü kısıtlar, gebenin kendini hasta gibi hissetmesine neden olur.
Damar yolunun açılması basit bir uygulamadır ve gerektiğinde çok kolay yapılabilmektedir. Aileler gerekli olduğu durumlarda (kusma, halsizlik, uzayan doğum vs.) doktor ve ebeye zaten bu konuda onay verirler.
Ancak bazı aileler serum takılmadan damar yolunun açık kalmasına onay verirler. Bu durum aile ile doktor arasındaki anlaşmalara bırakılmıştır.
6. İçeriği kimseyi almak istemiyorlar, nasıl muayene edeceğiz?
Bu da mümkün olamaz. Ama unutmayın ki mahremiyet doğumun vazgeçilmezidir. Aileler bu mahremiyete saygı duyulmasını istiyorlar. Sadece gerekli kişileri sağlık güvenliğini tehdit etmeden minimum sayıda odaya girip çıkmasını istiyorlar. Kapıların aniden değil, yumuşak şekilde açılmasını talep ediyorlar. Kursta mutlaka bu tercihlerini hastane personeline NEZAKET VE SAYGI ile önceden iletmeleri istenmektedir.
7. Çocuk doktorunun muayene etmesini istemiyorlar?
Hangi anne çocuk doktorunun muayene etmesini istemez. Ama doktorlar mutlaka bebeği alıp, başka bir masada muayene etmek istiyorlar. Oysa anneler bebeklerini doğar doğmaz kucaklarına istiyorlar ve ilk muayenenin burada yapılmasını talep ediyorlar. Zaten her doktor ve ebenin alması gereken 2013 basımlı Yeni doğan Canlandırma Kursu’nun ilk maddesinde şu yazar;
Bebek rengi ve solunumu iyi ise anne göğsüne verin, üzerine sıcak bir havlu koyun, tüm ilk bakımları orada yapın.
Durum böyle iken hala sağlıkla doğmuş bebekleri ilk bakım adı altında annelerinden uzaklaştırmaya çalışmak ve bu bilgiye sahip olarak bunu talep eden ailelere “mutlaka muayene başka yerde olmalı, bebeği tehlikeye atıyorsunuz” gibi sıfatlar kullanmaktan artık kaçınmamız gerektiğini düşünüyorum.
8. Doğum sonrası bebeklerin bakım yapılması için bebek odasına gitmesi lazım. Aileler buna karşı. Sorumluluk alamayız?
Tüm kanıta dayalı tıp uygulamaları bebek ilk bakımlarının anne kucağında yapılmasının çok daha sağlıklı olduğunu gösteriyor. Bebekler daha kolay ısınıyor, solunum ve kalp atımları daha iyi oluyor, kan şekerleri daha iyi oluyor, anne bebek bağlanması daha kolay başlıyor, emzirme hemen orada aktif olarak sağlanabiliyor. Kursta da bunlar anlatılmaktadır. Ailelerin talebi tıp bilgileri ile uyumludur. Bunun karşısında bir duruş sergilemek artık ailelerin gözünde olumsuz bir imaj yaratmaktadır. Sağlık sistemi bebeklere doğum sonrası rutin uygulamalarını yeniden gözden geçirmelidir. Tüm rutin uygulamalar ( göbek temizliği, aşılar, Kvit uygulaması, tartı, yıkama) acil uygulamalar değildir ve 2 saat geciktirilmesi sağlık açısından sorun yaratmaz.
9. Kursta suda doğumu en iyi doğum şekli diye anlatıyorsunuz?
Öyle yapsaydık özellikle İstanbul’da suda doğum patlaması yaşanırdı. Kursta suda doğum bir doğum seçeneği olarak sunulmaktadır ve artı-eksileri beraber anlatılmaktadır. Ama suyun doğum sırasında aktif kullanımı (duş, doğum havuzu) kesinlikle desteklenmektedir. Çünkü tüm çalışmaları bu tekniklerin doğumda anneleri rahatlattığı yönündedir. İngiltere’de tüm hastanelerde suda doğum imkanı rutin olarak her doğumda sunulmaktadır.
Bazı doktorların suda doğumu kötülediğini üzülerek izliyoruz. Suda doğum bir seçenektir ve isteyen ailelerin desteklenmesi, gerektiğinde bu konuda daha tecrübeli kişilere gönderilmeleri hepimizin görevidir.
10. Kursta epidural analjeziye karşıymışsınız?
Kurs epidural analjeziye karşı değildir ve böyle sunulmamaktadır. Epidural analjezi doğumda ağrı kesmek amacı ile geliştirilmiş tıbbi bir müdahaledir. Gerekli olduğunda kullanılması anne ve bebek yararınadır. Ama bir doğum şekli olarak sunulması yani rutine girmesi anne ve bebek yararına değildir. Yerine aile gerek ilaç dışı rahatlatıcı teknikler, gerekse birebir sürekli destek ile desteklendiğinde bu müdahaleye ihtiyaç çok azalmaktadır. Kursta da bu bilgiler artı ve eksileri ile verilerek ailelerin kendi tercihlerini yapmaları teşvik edilmektedir.
11. Sezaryen durumunda babalar doğuma girmek istiyorlar? Bu doğru değil?
Kursta babanın doğuma ve ameliyata girmesi özendirilmektedir. Ancak bazı hastane koşullarının uygun olmayabileceği vurgulanmaktadır. Bu durumun doktorları ile önceden konuşulması teşvik edilmektedir. Günümüzde birçok özel hastane koşulları bu babaların ameliyata girmesine engel değildir. Sevgili doktorlarımıza bu babaların 8 saatlik bir eğitim aldıklarını göze almalarını önemle vurguluyoruz. Bu balara alışık olduğumuz korkan, panik olan ve sorun çıkaran babalar grubunda değillerdir.
12. Sezaryende bebeğin orada kalmasını istiyorlar. Bunu sağlayamayız? Çok gereksiz zaten?
Evet, kursta bu durum anlatılır ve talep etmeleri istenir. Çünkü ameliyat da olsa anne ve bebek buluşması bağlanma açısından hayati bir öneme sahiptir. Haklısınız. Bebeğin ameliyat boyunca anne göğsünde kalması ek önlemler gerektiriyor ve rutini bozuyor. Ama eğitimlerimizi bitiren tüm doktorlar bunu her ameliyathane şartında sağlamaya başladılar ve anne memnuniyeti çok arttı. Başlarda zorlansalar da tüm personel alıştılar. Ameliyatlar doğum odalarına dönüştü. Sezaryenler daha bir anlam kazandı. Bebekler annelerinden uzaklaştırılmadı. Birkaç uygulama sonrası sizlerde sezaryenlerden daha farklı duygularla çıkacaksınız.
Burada bahsedilen bebeğin 3-5 dakika gösterilmesi değil, ameliyat boyunca hatta transport sırasında anne kucağında kalmasıdır.
SONUÇ
Sonuç olarak fark edeceğiniz gibi KEŞKESİZ DOĞUMA HAZIRLIK VE DESTEK PROGRAMI tıbbı reddeden bir program asla değildir. Tam tersine kanıta dayalı tıp uygulamaları temelinde hazırlanmış ancak sistemin onlara sundukları değil anne ve bebek ihtiyaçlarını merkeze almış bir programdır. Sağlık Bakanlığı’nın getirmeye çalıştığı Anne ve Bebek Dostu Hastane Projesi ile tamamen uyumludur.
Size sunulan talepleri bu bakış açısı ile değerlendirdiğinizde aslında isteklerin tehlikeli olmadığını, asla ailenin şımarıklığı olmadığını daha iyi anlayacaksınız. Elbette ara ara bu tercihlerini iletirken yanlış bir iletişim dili kullanan aileler de olacaktır. Örneğin bunlardan biri “ASLA” kelimesidir. Kursa bu konu özellikle vurgulanır. Doğum her an her şeye açık bir eylemdir ve doğumda saplantı tarzında bir doğum şekli planlanamaz. Diğer kelime ise “İSTEMİYORUM” kelimesidir. “Epizyotomi istemiyorum, serum istemiyorum, muayene istemiyorum vs gibi” Bu konuda özellikle kursta önemle vurgulanır. Yerine “TERCİH ETMİYORUM” kelimesinin konulması istenir.
“ MÜMKÜN OLDUĞUNCA epizyotomi tercih etmiyorum ve olmaması için nefesler çalışıyorum, yavaş doğuma odaklanıyorum, perine masajı yapıyorum. Ama elbette gerekli olacağı anlar vardır, bu anlardaki kararları da size güvenle bırakıyorum”
Kursta bu konu aynen bu şekilde anlatılmaktadır. Farklı anlatımlarda bulunan aileler konusunda sevgili doktor ve ebelerin profesyonel yapıcı yaklaşımları daha pozitif iletişim kurulması konusunda en büyük rehber olacaktır. Bu konuda kurslarımıza katılmış ailelerle yaşayacağınız tüm sıkıntıları direk olarak bizlerle paylaşmanız doğuma hazırlık eğitmenleri ve doktorlar-ebeler arasındaki diyaloğun çok daha olumlu bir yönde gelişmesine katkıda bulunacaktır.
TÜRKİYE’DE DOĞUMUN YENİDEN DOĞUŞUNA ŞAHİT OLUYORUZ. Daha mahremiyete saygılı, daha az müdahaleli, daha doğumun fizyolojisine saygılı, daha az travmatik, daha insancıl ve en önemlisi hem aileler hem de sağlık çalışanları için DAHA KEŞKESİZ.
Bu yolda hep beraber el ele verdiğimizde bu değişimi çok daha kolay, sağlıklı, güvenli ve hızlı sağlayacağımıza eminim.
Op.Dr. Hakan Çoker
İstanbul Doğum Akademisi Kurucusu
Keşkesiz Doğum Eğitmeni
0531 258 5198 (hafta içi 09:00-18:00)
Beldibi Mah. Gökbel Cad. 106. sok. Zambak Küme Evleri No:17 Marmaris / Muğla