Derleme Makale
Prenatal ve Perinatal Dönemde Bağ Kurma ve Bağlanma
Derleyen: Uzm. Klinik Psk. Hilal Çerçel
Özet
Hamile kadın ve gelişen fetüsü arasındaki bağlanma ilişkisi, prenatal bağlanma ile doğum öncesi ve sonrası ebeveynlik davranışı arasındaki potansiyel bağ nedeniyle oldukça önem taşımaktadır. Bağlanma düzeyindeki bireysel farklılıkların kaynaklarını, bağlanma düzeyine etki eden çevresel faktörleri anlamak bu noktada önemlidir. Bu alanda yapılan araştırmalar bazı bilişsel, duygusal ve durumsal/çevresel faktörlere değinmektedir. Bu derlemede iki makale temel alınmış ve bu makaleler üzerinden sırasıyla prenatal ve perinatal bağlanma ve bağ kurma ile ilişkili faktörlere dair literatürü derlemek, prenatal bağ kurmayı etkileyen önemli faktörlere dair bütünsel, gelişimsel bir modeli aktarmak ve doğum öncesi, doğum anı ve doğum sonrası döneme yönelik çalışan profesyonellere kanıta dayalı bilgiler ışığında yapılabilecek pozitif çalışmalar konusunda bilgi vermek amaçlanmıştır.
Bağ Kurma ve Bağlanma
Sıklıkla birbirleri yerine kullanılan bağ kurma (bonding) ve bağlanma (attachment) kelimelerinin her ikisi de, ebeveyn-çocuk arasındaki ilişkideki duygusal bağa işaret etmektedir. Nitekim bağlanma daha çok çocuğun ebeveynlerine yönelik bağını tanımlar. Bağlanma zaman içinde ve çocuk ile ebeveynlerinin ilişkisinin gelişimiyle orantılı olarak gelişir. Bağlanma ve bakım verme çocuğun hayatta kalmasını ve iyiliğini sağlamak için birlikte çalışır ve çocuğun bağlanma eğiliminin biyolojik ve doğuştan var olduğu düşünülür. Araştırmalar güvenli bağlanmanın yüksek özsaygı, kendine güven, dayanıklılık (resilience) ve duygu regülasyonu ile ilişkili olduğunu, zayıf/güvensiz bağlanmanın ise daha sonraki ilişkilerde ve duygusal zorluklara götürebildiğini belirtmektedir. Yakın fiziksel iletişim bağlanmayı arttırmak konusunda faydalı görülmektedir.
Bağ kurma ise sıklıkla ebeveynlerin çocukla kurduğu ilişkiyi, ebeveynlerin sevgi ve duygusal yakınlığını tanımlar. Klaus ve Kennell (1976) doğumdan önce ve hemen sonrasındaki hassas dönemde annelerin bebekleri ile duygusal bir bağ kurmaya önceden hazırlandığı fikrini tanımlayan “annelik bağı” kavramını ortaya atmıştır. Bağ kurma da bağlanma da sadece ilk günlerde olan değil hayat boyu devam eden süreçlerdir. Bu süreçler pozitif ilişkiler ve duyarlı profesyonel destek ile geliştirilebilir özelliktedir.
İnsan ilişkiler aracılığıyla öğrenen ve gelişen bir varlık olmasından ötürü ilk yılların ve ilişkilerin hayat için kritik önemi vardır. Araştırmalar insan beyninin gelişiminin büyük bölümünün ki buna öğrenme kapasitesi de dâhil, prenatal dönem ve hayatın ilk yıllarında oluştuğunu göstermektedir. Yaşam süresince var olan sağlık durumu da çocukluk dönemi sağlığı ve çocuk gelişiminden etkilenmektedir. Dolayısıyla erken çocuk gelişimine yapılacak yatırımın geri dönüşü oldukça değerlidir. Tüm dünyada gelişim, aile, klinik psikologları ve halk sağlığı araştırmacıları gibi farklı disiplinlerden uzmanların fikir birliği yaptığı üzere; erken dönemde başlayan güvenli, besleyici ve pozitif ebeveyn-çocuk etkileşimi sağlıklı çocuk gelişiminin temelini oluşturmaktadır.
Prenatal Bağ Kurma/Bağlanma
Annelerin bebeklerine yönelik duyguları hamilelik dönemi boyunca gelişmektedir. Gebeliğin anlaşıldığı andan ve hatta gebe kalmadan çok daha önce pek çok kadın bazı koruyucu davranışlarla kendini anneliğe hazırlar. Bu sigara, alkol kullanmayı bırakmak, yediklerine dikkat etmek, ilaç kullanımıyla ilgili bilgilenmek olabilir. Pek çok ebeveyn de bebeğin doğumuna hazırlanmaya başlamak için bir oda hazırlamayı, eşya ve kıyafet almayı, isim seçmeyi, diğer çocuklarını bebeğin gelişi için hazırlamayı ve hamilelik günlüğü tutmayı faydalı bulmaktadır.
Hamile kadın ve gelişen fetüsü arasındaki bağ kurma ilişkisi, hem hamilelik süreci hem de doğum sonrası ebeveynlik davranışı ile potansiyel bir bağ içermesi nedeniyle önem taşımaktadır. Bu nedenle de prenatal bağlanma olarak tanımlanan ve doğum öncesi dönemde anne adayının bebeğine yönelik duygularını, bağını ifade eden sürecin gelişimini etkileyen faktörleri irdelemek önem kazanmaktadır. Literatüre bakıldığında prenatal bağlanmanın birkaç özelliği bulunmaktadır. Bunlar:
(akt. Doan & Zimerman, 2008)
Pek çok faktör çalışılmış olmakla birlikte, prenatal bağlanmanın tutarlı olarak etkili olduğu az sayıda faktör vardır. Bu tutarlı bulgular şöyle özetlenebilir:
(akt. Doan & Zimerman, 2008)
Pek çok araştırmacı prenatal bağlanmanın çok boyutlu bir doğası olduğundan bahsetmektedir. Cranley (1981) doğmamış çocukla kurulan bağlanma ve etkileşimi temsil eden davranışları tanımlayan bileşenleri; bilişsel (örneğin kendini fetüsten ayırt edebilme, fetüse karakteristikler ve niyetler atfedebilme vb.), duygusal (örneğin kendinden fedakarlık yapmak) ve davranışsal (örneğin fetüsle etkileşim kurmak, rol değiştirmek vb.) olarak tanımlamıştır. Doan & Zimerman (2003) da prenatal bağlanmanın bilişsel, duygusal ve durumsal faktörler arasındaki etkileşimi içerdiğinden bahsetmiştir. Bilişsel faktörler altında içsel çalışma modeli, hayal kurma becerisi, fetüsün annesel temsilleri tartışılmıştır. Özellikle fetüsü bir birey olarak kavramsallaştırabilmeye yönelik bilişsel becerinin, prenatal bağlanmanın önkoşulu olduğunu söylemişlerdir. Duygusal faktörler açısından ise en anlamlı ilişkinin empati ve prenatal bağlanma arasında olduğunu belirtmişlerdir. Bu bilgilerden hareketle şöyle bir varsayıma varmışlardır; prenatal bağlanma ile ilişkili bilişsel ve duygusal beceri ve stratejiler temellerini çocukluk döneminde gelişen beceri ve stratejilerden alırlar. Ek olarak çocukluk dönemi bağlanma stilleri ve ebeveynleri ile kurdukları ilişkinin şekli daha sonraki prenatal bağlanmanın zamanlaması ve yoğunluğu için önemli bir belirleyici olabilir.
Prenatal bağlanma ile ilişkili görülen diğer bir faktör ise hamile kadının sağlıklı yaşam uygulamalarını gösteren, beslenme, iyi olma, fetüse zarar vermeme niyeti ve hamilelikte sigara içmeme gibi öz-bakım uygulamalarıdır.
Literatürdeki tüm bu bilgiler özetlendiğinde prenatal bağlanmaya yönelik gelişimsel bir modelde şu bileşenler bulunmaktadır (ayrıca bkz. Grafik 1):
Grafik 1: Prenatal Bağlanmanın Gelişimsel Modeli (Doan & Zimerman, 2008)
Perinatal Bağ Kurma/Bağlanma
Perinatal dönem gebeliğin son dönemlerini ve doğumun olduğu zamanı da kapsayan dönem olarak tanımlanır. Bu kapsamda prenatal döneme özgü yukarıda anlattığımız tüm özellikleri içerir. Ek olarak doğum deneyiminin bağlanma ilişkisi üzerindeki etkilerinden bahsedilebilir.
Çocuklarının doğumu kadınların hayat boyu taşıyacakları anılarından biridir. Bennington’a (2012) göre kadınların doğum deneyimine yönelik duygularının duygusal iyilik hali ve bebekleri ile kurdukları ilişki üzerinde anlamlı bir etkisi bulunmaktadır.
Pozitif doğum deneyimi annelikle ilgili daha pozitif duygularla ve daha düşük ebeveyn stres ve anksiyete düzeyi ile ilişkilidir. Doğum sırasındaki daha olumsuz deneyimlerin anlamlı şekilde katkıda bulunduğu durumlar ise şu şekildedir:
(akt. Ross-Davie et. al., 2014)
Hodnett’in (2002) doğum deneyimlerini değerlendirdiği 137 çalışmaya dair derlemede, doğum deneyiminden tatmin olmamanın en güçlü belirleyicisinin, karar verme sürecine katılımın olmaması, yetersiz bilgi, obstetik müdahaleler ve tıbbi görevlilerin yardımcı olmayan kişiler olarak algılanması olarak bulunmuştur. Özellikle öne çıkan bulgulardan biri doğum şekli ya da sonucundan bağımsız olarak kadının aldığı desteğin kalitesi bu deneyimi nasıl hatırladığı üzerinde belirgin bir etki gösterdiği olmuştur.
Mazzoni’nin (2011) aktardığı derlemeye göre dünyanın genelinde kadınların küçük bir azınlığı sezaryen doğumu vajinal doğuma tercih etmektedir. Yine Creedy’nin (2000) araştırmasında doğum sırasında yapılan medikal müdahale sayısı ile, kadının doğum sırasında yetersiz bakım aldığına yönelik algısı ve postnatal dönemde kadınların % 6’sında gelişen akut travma sonrası semptomlar arasında açık bir bağlantı görülmüştür. Hunker (2009) ve Dencker (2010) ve arkadaşlarının yaptığı çalışmalarda ise, doğumda gelişen plansız durumların, acil sezaryen gibi, perinatal ruh sağlığı problemleri ile ilişkili bulunmuştur.
Doğum sonrası ruh sağlığı problemlerinde, kadının ruh sağlığı geçmişi, stresli yaşam olayları, sosyal destek ağının zayıf olması, eş desteğinin düşük düzeyde algılanması gibi faktörler önemli rol oynasalar da doğum deneyiminin doğası önemli bir risk faktörünü temsil etmektedir. Diğer taraftan, eğer olumluysa da koruyucu faktör olmaktadır.
Bu noktada anne-bebek arasındaki bağlanma ilişkisinde oksitosinin rolüne de değinmek gerekmektedir. Oksitosin hormonu insanlar arasında güven oluşması ve sosyal etkileşim konusunda etkili bir hormondur. Hamilelik dönemi çalışmaları ise annenin oksitosin düzeyi ile anne-fetüs ve anne-yeni doğan bağlanması arasında ilişki olduğunu, yüksek düzey oksitosinin erken postnatal dönemde annelik davranışlarını başlattığını ve dolayısıyla bağ kurma ve bağlanmayı kolaylaştırdığını söylemektedir (akt. Ross-Davie et. al., 2014).
Doğumun dördüncü aşaması olarak ifade edilen doğum sonrası erken dönem de bağlanma ilişkisi açısından oldukça önemli bir dönemdir. Hemen doğum sonrası başlayan bu dönem anne ve bebek için müthiş bir alışma, uyumlanma sürecidir. Zamana ihtiyaç vardır ve hiç bir şey için acele edilmemelidir. Doğum alanı sakin, sıcak ve minimum müdahale edilir olmalıdır.
Unicef’in (2012) aktardığı şekilde ten tene temas hem bebek hem de anne için doğum sonrası bakımda tespit edilmiş en iyi uygulamadır. Bystrova ve arkadaşlarının (2009) araştırmasında doğumdan sonra 25-120 dakika süren ten tene temas, doğumdan sonra ayrılan anne-bebeklerle karşılaştırıldığında, daha sonraki pozitif anne-yeni doğan etkileşimi ile ilişkili bulunmuştur.
Yeni doğan çocuk yaşamın bu ilk dakikaları ve saatlerinde oldukça uyanık haldedir ve kişilerarası etkileşimde oldukça aktif oldukları söylenebilir. Buna göre;
(akt. Ross-Davie et. al., 2014)
Annenin kullandığı ilaçlar yeni doğanın uyanıklığını ve doğumdan sonra aktif şekilde angaje olmasını etkileyebilir. Bu durum zor doğum olduğunda da oluşabilir. Ayres ve arkadaşlarına göre (2006) travmatik doğum deneyimi olanlar bağ kurma problemleri deneyimleyebilirler. Bu tür durumları erken fark etmek ve anne-bebek ilişkisini kolaylaştıracak uygun danışmanlık desteği oldukça önemlidir.
Bu noktada bağlanma sürecinde partnerlerin/eşlerin etkilerine de değinmek gerekmektedir. Pek çok kadın için partnerleri duygusal desteğin temel kaynağıdır. Hamilelik süresince bebeğe yönelik pozitif annelik duygularının gelişiminin kolaylaştırılması ya da baskılanması, kadının partneri tarafından ne kadar desteklendiğini hissetmesini içermektedir.
Babalar çocuk gelişimi açısından daha farklı ancak eşit düzeyde önemli bir role sahiptirler. Partnerler ayrıca kadının hem hamilelik hem de doğum sonrası sağlık davranışları ve seçimlerini etkileme ve desteklemek konusunda da etki sahibidir.
Babaların pozitif katılımı ile ilişkili araştırmalara göre:
(akt. Ross-Davie et. al., 2014)
Günümüzde babaların kendi babalarından daha farklı babalar olmayı istemeleri, çocuk bakımına daha çok katılmalarını ve çocuklarının duygusal ihtiyaçlarına daha hassas olmalarını getirmiştir. Babaların pozitif katılımı ve babalığa iyi hazırlanmış olmaları pratik ve duygusal destek etkisiyle, anne adayına hem hamilelik hem de doğum ve sonrasında çok yardımcı olmaktadır. Bununla birlikte unutulmaması gereken babaların da desteğe ihtiyacı olduğudur. White’a göre (2007) zaman zaman babalar eşlerinin doğum yapmasını izleme deneyimlerini takiben psikolojik travma yaşayabilmektedir. Eğer babalar bu noktada desteklenmezse bu zayıf aile ilişkilerine yol açabilir ve tüm aile üyeleri bu durumdan etkilenebilir.
Aynı şekilde eşler arasındaki ilişki çocuklar üzerinde anlamlı düzeyde etkilidir. Pratikte çocuğun iyilik hali ve gelişimi üzerinde etkili olan her ebeveyn de kendi geniş ailesinin etkisi altındadır denilebilir.
Hamilelik, Doğum ve Doğum Sonrasına Yönelik Çalışanların Desteği
Hamilelik döneminden başlayarak anne ve baba adayına ve ihtiyaç duyulduğunda diğer aile üyelerine verilecek destek önleyici ve koruyucu özellik taşıması nedeniyle oldukça önemlidir. Doğum servislerinde çalışanlar anne-fetüs, anne-yeni doğan ve ebeveyn-yeni doğan ilişkisinin pozitif yönde gelişimini sağlamak için aşağıdaki bilgilerden faydalanabilirler:
Sonuç
Hamilelik ve doğum yeni bir aşkın zamanıdır; ebeveynlerin gelen bebeklerine ve yeni doğanın ebeveynlerinin nazik dokunuş ve kapsayıcılığına, tanıdık sesine, sevgi dolu gözlerine aşkı. Bu zamanlar annenin kendine saygısını destekler, eşi ve tüm ailesiyle olan ilişkisini güçlendirir. Adına ister bağlanma, ister bağ kurma diyelim ailede neşe ve umut duygularını arttırmada ve çocuğun gelişimini güçlendirmekte oldukça önemlidir. Bu pozitif duygular aynı zamanda anne ve babayı anksiyete, öfke ve depresyon duygularından korumaktadır.
Anne-bebek ilişkisi kadın hamile olduğunu anladığı andan itibaren başlamaktadır. Bebeğe yönelik koruyucu davranışlar ve aileyi, evi bebeğin gelişine hazırlamak annelik duygularının gelişimi açısından oldukça önemlidir. Bu gelişen ilişki hamilelik sürecinde ultrason taraması, kalp atışlarının dinlenmesi, bebeğin gelişiminin ve bebeğin rahimdeki kendine özgü hareketlerinin konuşulması gibi bazı gebelik uygulamaları ile güçlendirilebilir. Çünkü gebelik ve doğum sürecindeki pozitif anne- bebek ilişkisi daha düşük doğum sonrası depresyon, daha yetkin ebeveynlik becerileri ve çocuğun daha sağlıklı gelişimi için oldukça önemlidir. Tersine, gebelikte görülen depresyon ve anksiyete ise optimal anne-bebek bağlanması ve yeni doğanın gelişimini engellemektedir.
Babaların hem çocuk gelişimi hem de anne-bebek ilişkisinin gelişimi üzerinde oldukça büyük etkisi vardır. Dolayısıyla babaların da gebelik döneminde pozitif katılım için desteklenmesi önem taşımaktadır.
Doğum deneyiminin nasıl algılandığı üzerinde doğum sırasında kadının kendisine sunulan desteği nasıl algıladığı oldukça büyük öneme sahiptir. Kadının kendini kontrol sahibi, karar süreçlerine katılan bir birey olarak hissetmesi oldukça kritiktir. Aynı şekilde yapılan medikal müdahalelerin türü ve sayısı da kadının tepkilerini etkilemektedir. Doğum anında yaşanan olayların doğum sonrası dönem üzerinde etkili olduğu unutulmamalı ve olumsuz deneyimlere yönelik erken müdahalelere önem verilmelidir.
Tüm bu bilgiler ışığında ebeveyn-bebek arasında hamileliğin başladığı andan itibaren beliren ve hayat boyu süren özel bir ilişkinin varlığından bahsedebiliyoruz. Bu ilişkiyi geliştiren ya da zorlayan faktörleri bilmenin hem anne-babalar hem de bu alanda çalışanlar açısından oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle koruyucu ve önleyici çalışmaların geliştirilmesi açısından bilgi ve yaşantı düzeyinde gebelikten başlayan destekleyici çalışmaların önemi oldukça belirgindir. Bu noktada yapılan çalışmaların arttırılması ve bu çalışmaların etkililiğinin araştırılması bu alandaki bilgi ve deneyimimizi arttırmak konusunda faydalı olabilir.
Kaynaklar
0531 258 5198 (hafta içi 09:00-18:00)
Beldibi Mah. Gökbel Cad. 106. sok. Zambak Küme Evleri No:17 Marmaris / Muğla